marmaray ı kullanın

yollar açık. hiç bu kadar açık yol görmemiştim. ümraniyeden metris kavşağına 30dk da geldim.

yollar açık +1

fekat metrobüs sayısı az.

Sogutlucesme-Zincirlikuyu kismind sorun yok ama daha ilerisi cok ama cok sorunlu. Binemedim, donuyorum

istanbulda degilim keske olsaydım ama kar yagısına sevinebilmeniz cok guzel bence niye insanlar kursagınızda bıraksın ki?:) günaydın:)

kardan nefret ediyorum. donuyorum, bir yere gitmek istesen zor ulaşıyorsun, kayıp düşüyorsun. bir taraftan sokakta yaşayan insanlar var. hayvanlar yemek bulamıyor, odunu, kömürü olmayanlar falan. keyfini kaçırmış olabilirim biraz. sadece okula giderken çok seviyordum o da okul tatil olacak diye :)
istanbul'da kar daha kötü, iyi ki orada değilim.

Zincirlikuyuda çok güzel yağıyordu. Böyle pamuk pamuk. Kar kürelerindeki gibi. Ben şimdilik seviniyorum.

bende çok severim karı <3
ama buraya yağmıyor :(
caps atsanıza

geçen hafta İstanbul'da yağdığı zaman Gebze'de 5 beteri yağmıştı, işyerinde 35cm kar vardı yaklaşık (git: 904251).

bugün sabah da işe geldiğimde yerler çoktan tutmuştu. hayır içerden izlemesi zevkli de, burada mahsur kalıp eve dönemiycem diye tırsıyorum böyle zamanlarda.

Cağaloğlunda muhteşem bi güneş ve bahar havası var. Değil kar bulut bile yok :( evden atkı, bere, eldiven üçlüsüyle çıktım 5 metre yürümeden hepsini çantaya attım bunalıp. Pek kar yağacakmış gibi durmuyo ama umarım tipiye çevirip eziyet haline getirmeden sakin sakin, pamuk pamuk yağar şöyle güzel bi seyirlik :)

açıkçası sallamıyorum.

iflah olmaz bir kar hastası olarak günlerdir bu sistemi bekliyordum. ama acıbadem'de yaşadığımı unutmuşum. bu lanet olası kadıköy ve çevresine kar falan yağmıyor. 1 sene kadar moda'da yaşadım. orada geçirdiğim kışta yağan kar tutmamıştı bile. buraya yazın geldim, daha bir tane kar tanesi görmedim. istanbul'un çoğu yeri DEK'lerle şimdiden coşmuşken burada hava güneşli.

yarın da çok şanslı olursak 3-4 santim alacağız herhalde o da erir zaten çabucak. konunun uzmanları, buraları bilenler, allahını sevenler lütfen bana burası hakkında bilgi versin.

tamam kadıköy'e bağlıyız da en tepesindeyiz kadıköy'ün, denize yakın değiliz. hemen üstümüzde istanbul'un belki de en çok yağış alan üsküdar-ümraniye hattı var. burası neden böyle ya?

bugün dışarı çıkacaktım, diyordum ne güzel kabanımı giyerim kapalı havada fıtı fıtı giderim gazetemi okurum marmaray'da falan bu ne lan günlük güneşlik hava. of ya.

bana çok fark etmiyor. nasıl olsa evden çıkmıyorum. ama beyaz beyaz yansıma yapıyor sitenin bahcesinden o güzel.

Ben kar sevenlerdenim. Kıçım donar, yine de kar isterim. İstanbul koşullarında zor, biliyorum, ama bir haftacık olsun şöyle hor hor kar yağsın, herkes kara doysun, sonra da bahar gelsin diyorum. Amin.

nefret ediyorum soğuktan buzdan kardan.

Bayılıyorum kara, hele akşam hiç bir şey yokken sabah kalkınca her yeri bembeyaz görmek çok güzel oluyor.

kar cocukken guzeldi. buyudukce ana haberlerdeki "beyaz esaret" haberlerine hak verir oldum. ama kapali bir mekanda izleyici konumundaysam ve usumuyorsam o zaman benim de hosuma gidiyor. hele bir de kahve varsa...

anahtar kelime usumek. izliyorsam guzel, yasiyorsam kotu.

imgur.com

Fotoğrafta ne kadar belli bilmiyorum fekat çok güzel yaa. ^^

balkanların güzide bir ilinde ikamet ediyorum,oğlum hiç mi kar yağmaz .ötümüz donuyor kar yağsada hava yumuşasa.sevgiler.

beni hep mutlu etmiştir kar.

Kar guzel sogugu kotu. Evet sinuzitim var.

kar güzel, izlemesi oynaması zevkli. hele ki sabah kalktığında her yerin bembeyaz olduğu sürprizi paha biçilemez.

ancak merak ettiğin biri varsa o zaman buruluyor için. sağ salim.

Basvuru formunun 2 orijinali 2 de fotokopisi olacak. Cunku orada 2 dosya olusturuluyor senin adina. Hepsinde de birer orijinal, birer fotokopi oluyor her belgeden. Pasaport icin de aynisi gecerli. Ilk sayfa ve tum damgali/pullu sayfalarin 2ser fotokopisi lazim ama biyometrik fotograflarin tabii ki forokopisine gerek yok.

@letheavendangered ama bana hiçbir belgenin orijinalinin alınmadığı söylenmişti.

Bi dakkaa şey mi: İki dosya var. İkisinde de başvuru formunun ve ek belgenin orjinalleri ve 1er tane fotokopileri, sonra da iki dosyaya kalan tüm belgelerin fotokopileri 1er tane? Yani bir tek başvuru formunun ve ek belgenin orijinalini ve fotokopilerini alacaklar, geri kalan belgelerin orijinalleri bana teslim edilecek. Böyle di mi? :>

Bir de erasmus konusunda yetkili birisiysen şey: öğrenci belgesi ve öğrenim anlaşmasına gerek yok değil mi? :/

iki başvuru formunun çıktısını doldurup veriyorsun işte, fotokopilerini çektirmemiştim hiç ben. girişteki görevli iki başvuru formuna fotoğrafları yapıştırıp vermişti bana. ben de onlarla görüşmeye girmiştim. benim aklımda kalan şey bu. diğer belgelerin orjinalleri ise sana geri veriliyor.

Evet aynen oyle. Benden iki kez hem orijinal hem de kopyalarini aldilar basvuru formlarinin. Ne verdiysem aldilar daha dogrusu. Ama dedigin gibi, diger hicbir belgenin orijinalini almiyorlar. Erasmusla ilgili bilgim yok maalesef.

Son bir soru daha sorabilir miyim? Gerçekten son. Valla. @soso çıktısını doldurup veriyorsun diyince şooldu. Ben formu bilgisayarda doldurdum. Yani doldurup çıktısını alıcam. :i Yok illa elyazınla doldur demezler herhalde? Derler mi?

Randevuyu çok araya sıkıştırdığım ve bir aksilik çıkmasını istemediğim için böyle delirdim. Kusura bakmayın. :<

onu ben bilemiyorum. letheavendangered daha tecrübeli bu konuda açıkçası, daha net cevap verecektir, ben de kendisinden tavsiye almıştım zamanında. ancak mantık olarak çok daha temiz ve net olacağı için sorun olacağını sanmıyorum ben. konu farklı ama mesela vize için açtırılan bloke hesap için başvuru formlarının özellikle bilgisayarda doldurulmasını istiyordu deutsche bank. yine de belli olmaz, alman konsolosluğu çok acayip.

Hmm onu da bilemedim ama en kotu ihtimalle oraya gidince illa elde doldurmani isterlerse ordayken de doldurup verebilirsin. Ama sorun olacagini hic sanmiyorum.

Çok teşekkür ederim ikinize de. Kazam mübarek olsun. ^^

Zenit al bir tane

ilk makinem pozometresi çalışan bir zenit 122'ydi. ben de önerebilirim. ama şunu unutma, şayet ilerde devam edeceksen bir süre sonra zenit sana yetersiz kalacaktır. ama başlangıç için iyi bir makinedir. sağlamdır. pozometresi elektronik olduğu için sana ışık konusunda yardım da edecektir. (elektronik dediğim üç tane ışık var sadece elektronik yanan)

ama 100 liradan fazla verme zenit'e. görüyorum bazı yerlerde 150-200 arasına yutturmaya çalışıyorlar. zenit iyi makinedir ama 100 liradan fazla da etmez. çalışan bir tane denk gelirsen pozometresi, maksimum 120 filan da verebilirsin.

Pozometresi çalışan zenit. Başka makineyle başlama. Her türlü sorunu da seve seve cevaplarım. İnstagramda takiple beni kıps. idontneedthetime kimse beni takiplemiyor :(

o zaman ya 122 ya da 12xp alıyim. en fazla da 100 lira veriyim.

peki nereden alayım? sahibindendeki ilanlara ne kadar güvenilir? hayyam pasajı hakkında yazılanları okudum da pek iç açıcı değil, gitmeye çekindim. bir de alırken nelere dikkat ediyim? :>

Ehe. Geçen gün duyuruda aynı soruyu ben de sormuştum. Ben taahhütname tercüme ettirdim. Sorduğum ilk 3 yer 50 lira dedi 3 satır yazıya, 4.de 20 liraya yaptırdım.

Mecidiyeköyde dolaşıp şurayı buldum ben: www.ozlemtercume.com Mecidiyeköy viyadüğün karşısında akbankın üstünde hemen.

Benim tercümeyi notere onaylatmam gerekmediği için 20 lira verip çıktım, ama oradaki çalışan notere onaylatılacaksa 20 lira+noter parası demişti. İşin geri kalan kısmı hakkında bir bilgim yok maalesef.

Kendi adıma müebbet (en iyi ihtimalle 30 yıl) idamdan çok daha caydırıcı. Bir şekilde müebbet yatacak kadar büyük bir suça karışırsam kesin intihar ederim. Bu yüzden idama sıcak bakmıyorum.

Türkiye de yaşıyo olmasak yada daha adil bir ülkede olsak olmasını isterdim humanistlik yapmıcam o yaratıklar insan değil şu durumda türkiyeye gelse idam cezası masumlardan başlarlar idam etmeye

Hiç bir şekilde gelmemeli. şöyle ki aslında olmalı ama bizim ülkemizde olmamalı. Bizde adalet sistemi olmadığı için olmamaı. 5 yıl önce sabaha karşı evlerinden polisin uydurma belgeleriyle alınan insanlar bugün dışarıda. İdam var olsaydı hepsinin kellesi gitmişti. Böyle adli suçlarda gerekli bence ama işin siyasi boyutu var ki katliam boyutuna ulaşabilir.

tecavüz ve ardından cinayetin cezası hadım edilmek, ağır bir kamu işinde çalıştırılmak ve her hafta imza ile sakinleştirici içmesi olmalı.

hem beş para etmeyen benliğiyle yol-trenyolu falan yapar, hem de şimdiye kadar harcadığı besin kaynaklarını heba etmemiş olur.

öldürmek bu dünyada harcadığı yiyeceği-malı mülkü heba etmek olur çünkü.

suclar arasi ayrimi yapilmasi gerekiyor. kamu duzenini ve huzurunu saglanmasini gerektiren suclar icin gerekli. bu tarz suclar icin turk ceza kanununun ilgili maddesine(81 ve 82) bakabilirsiniz www.tbmm.gov.tr bu suclar icin idam yerine agirlastirilmis muebbet uygulaniyor. justinho26 nin dedigi ise dogru. ergenekondan iceri girenlerin bircogu su anda idam olsaydi asilmisti.

ancak islenen suclarin geneline bakildiginda, kamu duzeni ile beraber sucu isleyen sahsin islahi (turkiyede kanunlarin boyle bir sorumlulugu var) da gerekiyor. bu gibi suclar icin ise zaten en fazla muebbet cezasi ongoruluyor.

kanunun cok nizami ve duzgun bir sekilde islemesi gerekli. su anda hukuk sistemi cokuk oldugu icin cok mantikli degil. ergenekon olayi bile guzel ornek. turkiyede her kademede agir bir reform lazim akp sonrasinda. bu donemi gorebilecegimizi pek zannetmiyorum. belki cocuklarimiz gorur.

devlete böyle bir yetki verilmesi akılla mantıkla açıklanamaz. devlet dediğimiz ne olduğu belli olmayan soyut oluşumun sağı solu belli olmaz, her şeyi kendine düşman olarak görebilir. bu yetkinin bolca suistimal edileceği açık. olay sadece türkiye değil, her yer için böyle.

devlete güven olmaz. kesinlikle idam cezasının karşısındayım.

türkiye cumhuriyeti devletinde hukukun üstünlüğü, yaptım alanı ve ŞEFFAFLIK hangi seviyede? bu sorunun cevabını verin ondan sonra idam gelsin deyin..........

idam cezası insanlık tarihinde hep var olmuş bir şey. sadece son yüzyılda azaldı.

özge olayında insanların bu denli idam cezası gelmeli artık tepkisinin sebebi, idam cezasının gerekliliğinden çok, adaletin sağlandığına inancın kalmaması.

nihayetinde suç oranın çok daha az olduğu ülkelerde de, canice insan katletme olayları yaşanıyor ancak, oralarda devlet, insanlara, evet bir suç işlenmişse cezası verilir ve adil bir şekilde toplum vicdanını rahatlatacak hem de hukuka uygun olacak şekilde uygulanır fikrini benimsetiyor. maalesef bizde devletin kokuşmuşluğu yüzünden, bu adalet inancımızı kaybettik toplum olarak, idam cezası bu yüzden tartışılıyor.

ben normalde istisnai ve çok özel durumlarda olmak koşuluyla idam cezasının olabileceğini savunuyorum. toptan idam yanlısı ya da karşıtı değilim ve maalesef bizim ülkemizde, bu gibi barbar, cani insanları topluma karşı zararsız hale getirecek bir yapı olmadığından, uygulanmasına yüzde yüz karşı olamıyorum.

ha ama şu var, bizde yine kokuşmuşluk devam edeceği için, pek çok durumda, masum insanlarda güme gidecektir. 80 darbesinde bunu gördük, bir sürü insan haybeye idam edildi. o yüzden idam cezasının yokluğu da varlığı da bizde adaleti sağlamada yeterli olmayacaktır. bilemedim, karışık bir mevzu.

sonuç olarak sanıyorum idam yerine, hakkıyla uygulanan bir müebbet hapis cezasının daha caydırıcı ve kabul edilir olduğunu düşünüyorum.

riskli bir konu. her zaman arada yanlış kararlar olma riski var o başka bir zamanın konusu. bazı konularda/suçlarda idamın gerekliliğine inanıyorum. hani müebbet hapis bazen caydırıcı olarak kullanılabilir fakat bu gibi müebbet hapis cezaları ile hapishaneleri ağzına kadar doldurup boşuna onların bakımı vs. masrafı çıkarma olayı var.

öte yandan "a yapayım/yaptım ya ölsem de gam yemem" diye sözü olan halkız. o kadar çok idamı göze alacak yaratık ve kötü durumda insan var ki pek bir caydırıcılığı olmuyor. hele bir de buna ölümden sonra yaşama inananları da eklersen daha da azalıyor.

idam bence basit kalıyor. psikopatın teki bi kıza tecavüz edip bıçaklayıp yaktı mı, o da aynı şekilde öldürülsün bence. yoksa ilaçla milaçla öldürülmekmiş, hadım etmekmiş bilmem ne, hiçbiri caydırıcı değil. sadece tecavüz edenin de her gün belli bi süre g.tüne şarap şişesi falan soksunlar mesela. gayet caydırıcı bir ceza bence. hapis bile yatmasına gerek yok bunu yaparlarsa.

sadece kendi düşüncem ,
ceza ile intikamı karıştırmamak lazım. sadece kötüye kullanılabilir/karar veren insan olduğu için hata yapılabilir bir ceza olması nedeniyle idama karşıyım.

Bu konu o kadar çok tartışıldı ki, hep aynı cevaplar ama.

İdam cezası uygulamasının ülkemizde tecavüzle sınırlı kalmayacağı, birsüre sonra hırsıza da siyasiye de yansıyacağı su götürmez bir gerçek. Ancak bu idamın gelmemesi için tali bir sebep. Yani idam "yarın öbür gün muhalifler de asılır" yüzünden reddedilmemeli. Bu bencillik olur. İdam böyle suçlarda caydırıcı olmadığı için gelmemeli. Bunu çok yazdım. Cezanın, faili suçu işledikten sonra cezalandırmasından başka işlevleri de var. Toplum huzurunu sağlamak, caydırıcı olmak gibi. Belki bir tecavüzcünün idam edilmesi birçok insana ilk başta oh adalet dedirtebilir, ama bu böyle devam etmez. Başta bu bir zafer bir adalet olarak düşünülür ama zamanla sıradanlaşır. Düşünsenize idamın sıradanlaştığı bir toplum. Vay halimize.

Bunun yanı sıra idam caydırıcı da değil. Zira bir cezanın caydırıcı olması için müstakbel failine hitap etmesi lazım. Ancak oğluyla birlikte, çocuğu yaşındaki bir kıza tecavüz eden adamın akli dengesinin yerinde olmadığı ve hım bu işin sonunda idam var dur vazgeçeyim demeyeceği ortada.

Aslında idama karşı çıkanlar başta insanların yaşam hakkı diyor, ancak ona bir şey diyemiyorum ben. O kadar objektif bakamıyorum şu anda.

Biraz karışık yazdığımın farkındayım ama umarım bir nebze de olsa düşüncelerinizi sorgulamanıza sebep olabilmişimdir.

idam hiç bir şeye merhem değil.

ne idamın çok yaygın olduğu ortadoğu coğrafyasında az suç işleniyor, ne de cezaların çok düşük olduğu iskandinav ülkelerinde çok suç işleniyor.

olay eğitim ve toplum yapısı ile doğrudan alakalı, yoksa her hırsızın elini kes, önüne geleni idam et; sanıyor musun ki, suç azalacak...

özgecan'ın katilleri hakkında bir duyuruya yazdığım cevabı aynen kopyalıyorum:

bana kalırsa bu tip suçlular eski zaman ceza hukukçularının söylediği gibi, doğuştan suçlular. bu eski zaman ceza hukukçularından bazıları diyor ki(pozitivist okul) doğuştan suçluları ıslah mümkün değildir bundan dolayı da onlara verilecek cezanın amacı ıslah olmamalıdır, bu tip suçlular toplumdan uzak tutulmalı bir yerlere kapatılmalı ve diğer insanlarla iletişimi kesilmelidir, çünkü ıslah edilemezler. cezanın amacı, bireysel açıdan bakarsak, suçlunun ıslahı ve tekrar suç işlemesini önlemektir; toplumsal açıdan bakarsak ise henüz suç işlememiş kişilerin cezanın uygulamasını görerek suç işlemekten cayması, potansiyel suç ve suçluların oluşmasının engellenmesidir. yani en temelde kamu yararıdır cezaların amacı.

ben şöyle bir yorum getiriyorum, madem verilen cezaların en temel amacı kamu yararı ve madem doğuştan suçluların toplumdan dışlanması gerekiyor; bu tip suçlular için ölüm cezası uygulanabilir. gerekçem şu, bu suçluları bir yere kapatsan da toplumdan soyutlasan da, zaten ıslah edilemeyecekleri için; ölüm cezası ile hem kamu kaynaklarının boşa kullanılmasının önüne geçilir, hem de -bence- verilebilecek en hakkaniyetli ceza verilmiş olur. ama şöyle de ayrıksı bir durum var idam cezası için, kişi mesela tecavüzden ve kasten adam öldürmenin ağırlaştırılmış halinden yargılanıyor ve hüküm giyiyor, idam cezasına çarptırılıyor. idam edildikten 3 yıl sonra suçsuz olduğu anlaşılıyor. o zaman ne olacak peki? işte o zaman aynı pardon filminde ferhan şensoy ve diğer abilerin cezaevinden çıktıkları sahne gibi bir şey olur, pardon falan diyebilirler yani çok çok. idam cezasının olmamasının sebebi de budur aslında, 3 yıl içerde boşuna yatan adama devlet tazminat verir bir şeyler yapar, ama öldürdükten sonra suçsuz olduğu anlaşılırsa sen kime ne vereceksin, bütün haklarını geçmişe ve geleceğe etkili olarak yok etmişsin. ama dediğim gibi bu ayrıksı bir durum.

ezcümle, somut olayın koşullarına göre değerlendirme yapılmalı bence. idam cezasının sabit bir biçimde olup olmaması konusunun evet veya hayır şeklinde bir cevabı olmamalı. ama illa böyle bir cevap vermek gerekiyorsa, benim cevabım hayır olurdu.

ek olarak, hangi suçlara getirilmeli sorusuna, kişilere karşı işlenen suçlar derim tabii ayrıksı durumlar yaratmak suretiyle. hakaret de kişiye karşı bir suçtur ama cezası idam olmamalıdır; tecavüz ve kasten adam öldürme de kişiye karşı suçtur, bu suçların belli başlı saiklerle işlenmesi durumunda failin de psikolojik durumunun açığa kavuşmasıyla birlikte, idam cezasına sıcak bakılabilir bence. ama bizim ülkemizde, hele bu hükümet varken, asla böyle bir ceza uygulaması getirilmemeli.

seri katillere, canı sıkılıp adam öldüren psikopatlara, tecavüzcü orospu çocuklarına ve de vatana ihanet edenlere (ki bu şu an işlerine gelmez) idam cezası ya da ölene kadar işkence cezası verilmesi lazım. müebbet işkence abi. adam ölene kadar eziyet edeceksin özellikle tecavüzcü orospu çocuklarına. bu yavşaklara idam ödül sayılır. abi adam adliyeden selfie paylaşmış ya? bu nasıl bir adalet? bu nasıl bir pişkinlik? bu adamları yavaaaş yavaş öldüreceksin.

idama karşıyım ama hümanist olduğumdan filan değil, aksine, idamı kolaya kaçmak/ödüllendirmek gibi gördüğümden karşıyım. örneğin bir tecavüzcünün tüm ömrünü küçücük, karanlık bir hücrede geçirmesi benim açımdan daha tatminkar olur. bir nevi işkence olur ona... kötülükten başka bir halta yaramayan insanlığını unutur, makineleşir, robotlaşır. hayatından nefret eder, yaptıklarına lanet eder, vicdanen üzülmese de.

hiç ama hiç hümanist değilim ben tecavüz suçu bakımından. hele küçüklere tecavüz suçunda tecavüzcüye işkence etmek istiyorum.

ha ayrıca idam cezasının adam öldürme, tecavüz gibi suçlar bakımından bir caydırıcılığı olmadığını da biliyoruz; zira fail "ulan beni asarlar" deyip de suç işlemekten vazgeçmiyor. işlenmeden evvel planlanan suçlar bakımından "belki" caydırıcı olabilir.

modern ceza hukukuna göre devlet intikam duygusu ile hareket etmez ve insanın en temel hakkı olan yaşama hakkını elinden almaz; ama ben bu düşünceye saygı duymuyorum.

ölmeyi ve -bence idamdan beter olan- hücre müebbetini hak eden çok fazla insan var.

ilave: işlemediği bir suçtan ötürü idam cezası alan birileri olabileceği için idam cezası çok sakıncalı elbette. faruk erem'in kitabında buna da değinilirdi. onun "suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar" diye bir sözü de var; ama işte "insan" var, "insan" var...

böyle şeyler görünce baya kanım çekiliyor, hani o an "vur" deseler vururum ne yaptığımın farkında olmadan.

tek teselliyi onların ruh hastası olduğunu hatırlayarak buluyorum. hasta yani, ruh hastası, olaya bilimsel bakmaya çalışıyorum vs.

yakmak iyi fikir aslında. cesedin teşhis edilmesini engeller. tecavüz ve cinayetle ilgli bir şey söylemeye gerek yok.

ben de anlamıyorum bazen. yakmak veya dere kenarına atmak tamamen suçu ortadan kaldırmaya çalışmak için fakat bir insana tecavüz etmek ve öldürmeye çalışmak nasıl bir psikoloji halinde yapılır bilemiyorum

@fayfim: hangi devirde yaşıyoruz? dna dan çok rahat teşhis edilir. ama bir insanın ölüsünü dahi yakmak nasıl bi vahşet, onu havsalam almıyor (tecavüz edip öldürme olayını hadi cinnetle vs açıkladık diyelim)

ilk önce bir insan neden tecavüz eder diye sorulmalı, bunun yaşı yok

kim olduğunu bilmediğin cesedin dnasını nasıl teşhis etmeyi düşünüyorsun ki? bunlar yakalandığı için dnayla kesin sonuca ulaşabilecekler. ama sokakta ceset bulup hadi buna dna testi yapalım, anlaşılsın. oo dna'sından obama olduğu ortaya çıktı diye bir şey yok benim bildiğim. cahilsem aydınlatın.

nasıl bir soru bu ya. yaşları denk olsa anlayış mı göstereceksiniz ?

@platon: ne alakası var?

dna'dan yaşı cinsiyeti hatta uyruğu belirlenir, kayıp başvuruları ile eşleştirilir ve profile uyan yakınlarından dna örneği alınarak karşılaştırma yapılır.

uyarayım dedim.

ülkedeki kadın yokluğunun sonucu.

tecavüz kısmı şaşırtıcı bence.
sonrası beklenen sonuç. tecavüz edip doğaya salamaz. ortadan kaldırması gerek. önce bıçaklıyor ölsün diye. sonra cesetten nasıl kurtulurum deyip yakayım bari diyor. onu da pek becerememiş. sonra da dere kenarına bırakıyor. bari denize falan ataydın...

elbetteki sokak ortasında bir ceset bulunursa, neyse gömüp olayı kapatalım demiyor emniyet. dna testi yapılır. öldürüp yakmak tamamen o anki durumun psikolojisinden geliyor. zaten böyle bir olayı gerçekleştirenler sağlıklı düşünemeyen insanlar oldukları için olayda mantık aramamak lazım diye düşünüyorum.

ruh hastası falan değil bunlar, lütfen ruh hastalarını hedef göstermeyelim, ahlakı ve kişiliği bozuk insanlar, kendi davranışlarını kendileri tayin edebilen ve tercihleri böyle vahşet olan adamlar.

Tecavüz bilinçaltının dürtüleriyle yapılan bir eylem. Yani siz buna gözü dönmüşlük de diyebilirsiniz Id'nin harekete geçirmesi de. Yakma eylemi bundan daha farklı; Id'nin etkisinden çıkıp kendi benliğiyle hareket etmeye başlayan kişinin yaptığı eylemin neticesinde dehşete kapılması sonucu suç delillerini ortadan kaldırmaya çalışmasıdır. Doğadaki birçok şey sebep sonuç ilişkisi ile açıklanabilir.

kızı yaşındaki birine tecavüz etmeyi geçin, kendi kızına tecavüz eden insanlar da var. ne eşine, ne yaşıtına, ne çocuğu yaşındaki birine, ne de kendi çocuğuna tecavüz eden insanın durumunun hiçbir açıklaması yok.

aşağıda bir yerde idam cezası gelsin mi diye sorulmuştu. ben böyle bir şeyi yapan insanın akli dengesinin yerinde olmadığını ve hiçbir cezanın onun için caydırıcı olacağına inanmıyorum.

yakmalarının sebebi de bana kalırsa mağdurun kimlik tespitini engellemeye çalışmak. mantıklı düşünemedikleri bir halet-i ruhiye içindelerdi sonuçta.

tam olarak angelus gibi düşünmeye çalışıyorum işte böyle durumlarda. bu yüzden "nasıl duygusuz bir adamsın" derler genelde bana. aslında içten içe kendimi buna ikna ettiriyorum.

Amk memleketi zaten bi tek siddetten ulke gundemine oturuyor. Kizin basina gelenler cok uzucu, bu isi yapan zaten yandi. Bu isten cok buyuk sikintilarla ayrilacak, yatacak yeri yok. O yakalananlar da yandi. O kizi getirmez tabi o kesilen cezalar. Bu isin temeline inilmeli, ama inilmez. Gundemde abdde oldurulen suriyeli muslumanlar var.

@angelus'un yazdıklarına yakın bir şeyler söylemek istiyorum.

bunu yapanlar henüz hayvandan insana geçiş aşamasında hayvana çok yakın bir yerdeler bence.

o sizin düşündüğünüz insanlık, hümanizm, anne, kız, eş, ayıp, günah kavramları bu insanlarda yok. yani eşini, kızını, annesini sevmek, karşısına çıkanın da bir insan olduğunu düşünebilme yetisi yok. sadece cinsel dürtüleri var. duygu düşünceleri ilkel.

başka bir açıklama aklıma gelmiyor. cinsel dürtülerle hayvanların bile yapmayacağı şeyi yapıyor.

içinde yaşadığımız bu ilkel toplumda da erkeklerin ve erkekliğin yüceltilerek kadınların aşağılanması benzer olayları iyice pompalıyor. erkeklere 2-3 yaşında eve gelen misafirlere haydi pipini göster deniliyor. sonra o pipi dünya üzerindeki en önemli şey oluyor onlar için. pipisi var diye onu her yere sokup, pipinin keyfine adam öldürmeyi normal görüyor.

zaten bu tip tecavüz, cinayet gibi ağır suçları işleyenlerin çoğunda insani duygular yok. karşılarındaki ile empati kurmaları imkansız.

hani deniliyor ya senin de anan, bacın, karın var. işte o terimler, o nosyonlar bu insanlarda yok. bu insanlar gayet normal bir şekilde bacılarına, kızlarına da tecavüz ediyor. böyle bir çok vaka var, okuyoruz

:(

cinsel açlık. gençken sevişememiş belki güzel kızı kuytuda kenarda yakalayınca üstüne cahillik eklenince böyle olaylar çıkıyor işte.

@Fransız böyle bir durumda trolleyip saçmalama artık. vicdanın yok mu senin?

hay senin cinsel açlığına yani. bir tane kız arkadaş bulamadın diye beynimizi erittin yeminle.

paran var doktora gidip tedavi olsana sen.

@fransız bi yönüyle haklı, cinsel açlık var bu işin içinde ama her cinsel açlık çeken tutup birine tecavüz edip onu öldürmez, yakmaz.

cahillik diyorum, eğitimsizlik diyorum, hala bana gelip laf atanlar var. te allahım :P


@mea düşüncem bu yönde, bunu sadece yazanda ben değilim, benim gibi düşünenlerde var bir sürü biraz bakarsan. kendi işine baksan güzel olacak, benimle uğraşıp durma amk. yeter sıktın.

Dikkat genelleme geliyor, istisnalar üstüne alınmasın tartışma çıkmasın.

Tamamen yetiştiğiniz çevreyle alakalı. Görmüyorsunuz duymuyorsunuz Türkiye'yi (hatta dünyayı) çevreniz gibi sanıyorsunuz. Biz her gün bunları duyuyoruz demiyorum. Biz her gün bunları yapabilecek potansiyelde insanlar görüyoruz. O yüzden yadırgamadım ben pek. Vahşet mi, alası. Orospu çocukluğu mu, dik alası. Ama garip gelmiyor bana. Direk aldım hafızama.

Sevgilim de mesela "Ya bir insan nasıl çocuğuna vurur ya, anlamıyorum. Avmde gördüm yapıştırdı direk çocuğa." dedi ve bunu yarım saat anlattı. Çocuğa vurmak yapılabilecek en büyük cahilliktir ve benim gözümde adam öldürmekle yarışır. Ama öyle üzülmedim sinirlenmedim yadırgamadım. Normal geliyor.

Dünyaya açılın abi dünyaya. İsteyen alınsın üstüne sonuçta bu bir genelleme. Sizin gördüğünüz güzel çevre var ya, heh onun dışında güzel çevre yok. Dışarısı bok kaynıyo.

Ya da neyse ya, çıkmayın bence. www.youtube.com

yahu ben gazi mahallesinde oturuyorum, varoşun dibi. kime ahkam kesiyorsun bilmeden etmeden. bu orospu çocukluklarını kanıksamak zorunda mıyız?

İki kez üstüne alınmasın herkes dedim. Kimseye bir şey taslamaya çalışmıyorum.

Sadece görülme ihtimali düşük olan, acayip şaşıracağımız bir şey değil ondan bahsediyorum. Ben de isterim "Ülkemizde çok fazla toplum baskısı var, kırmızı ışıkta karşıdan karşıya geçince herkes size bakıyor." diyen iskandinav kızıyla aynı görüşleri paylaşmayı. Ama yaşadığımız ülke bu. Senle benle de düzelmez bu.

ok onu demişsin de şunu da demişsin:

Dünyaya açılın abi dünyaya. İsteyen alınsın üstüne sonuçta bu bir genelleme. Sizin gördüğünüz güzel çevre var ya, heh onun dışında güzel çevre yok. Dışarısı bok kaynıyo.

kanıksayarak da bi yere varamayız, öyle de bi durum var. ısrarla şaşırıp şoke olursak belki denize bir deniz yıldızı da biz atmış oluruz.

uygun diye bi tanesini gösteremem ama kadıköyde her sokakta var neredeyse tercüme ofisi. gezmeye vaktin varsa soruşturabilirsin.

@reavelyn mesai saatleri içinde müsait olmadığım için nokta atışı yapmak istemiştim ama cevap gelmediğine göre senin dediğin gibi yapıcam mecbur. :/

silme burayı
edit: öyle bir yazar yok be?

böyle bir yazar yok...

justinal yoktu bende justinial isimli kullanıcıya mesaj attım umarım doğrudur.

upsi evet yanlış okumuşum. justinial imiş.

@altiustuatom teşekkürler. ^^

rica ederiz.

cevap veriyorum, androidde var.

offf lanet gelsin bu androidlere!!!111

konuşma(lar) e-postalanıp gelen e-posta metninde arama yapılabilir.

Iphoneda da var. Konuşmada geçen ayırt edici nitelikteki kelimeyi arama çubuğuna yazarsanız konuşmayı bulursunuz.
Arama çubuğu, sohbetlerin olduğu sayfayı aşağı kaydırınca karşınıza çıkacak.

@okuyamiyom
bulamadim oyle arama cubugu.
nerde?

Whatsappı açtığımızda sohbetler çıkıyor karşımıza. Favoriler durum ayarlar sohbetler vs var oradan sohbetler kısmını açıyoruz işte. Sohbetimiz olanlarla konuşmalarımız kronolojik olarak dizili duruyor. O sohbetler kısmını aşağıya kaydırırsan ara çubuğunu görürsün tepede. Yani bir konuşmayı açacakmış gibi parmağını dokundurup kaldırmadan aşağı kaydırırsan göreceksin.

Yine bulamazsan söyle ekran görüntüsü alayım ya da daha düzgün bir türkçe ile anlatayım. :)

Arkaya oturacak olanları takma yokmuş gibi davran baktın canını sikiyorlar çek sağa indir.

Bunu yapmadığıma bin pişmanım

Çenesi düşesiceler

Lan olm ben bu arkadakileri takma meselesine o kadar takilmistim ki yuzlerine bakmamistim hocanin. Sinavdan sonra ogrendim ki lise ogretmenimmis benim.

Adamlarin yuzune bakin bi kere en azindan :)

rahat ol. rahat olursan 1-0 önde başlıyorsun zaten. rahat değilsen bile rahatmış gibi takıl içe doğru sıç gerekirse. yol boyunca konuşurlar konuşmazlarsa sen konuş rahat olduğunu göstermek için muhabbet falan et ama önceliğin yol olsun tabii. stop ettirme, stop ettirirsen gg. gerekirse kaldırırken bağırt arabayı ama stop ettirme. gerisi gelir zaten.

artık stop ettirirsen indiriyorlar anında rehavete kapılma.

Ben sınavda çok rahattım. Fazla rahattım hatta 1 dakika susmamıştım. Sakın bunu yapma. Zaten arkadakiler seni konuşturcak ama onların seni konuşturduğu kadar konuş. Fazlası zarar. Gıcık bir komisyona denk gelirsen çenen yüzünden bırakabilirler.
Stop ettirmemen önemli. Ama olmayacak şey olur da stop ettirirsen hiç stres yapma ve hemen devam et. Stoptan sonra heyecan yapmaman da önemli.
Sinyal ayna koltuk ışıklar çok önemli. Ciddi ciddi kalkarken sinyal vermeyenler oluyor mesela, baştan kaybediyorlar. Geri kalan her şey hallolur.
Rahat ol ya cidden çok eğlenceli bir şey pozitif ol stres yapma dünyanın sonu değil.

çocuk ezmediğin sürece geçmemen mümkün değil.

taktiğe falan gerek yok ehliyeti herkese veriyorlar. zaten istanbul trafiğinde bu kadar kasap olmasının sebebi de bu.

ben koltuğu geri iterken arkadakini ezmiştim biraz. hani sonuçta onlar da insan "sen nasıl beni sıkıştırırsın adi mahlukat" falan demediler. çok da rahatsız olma ondan. arkadakileri takma derken insan yerine koyup bir selam ver yani :D

debriyajdan ayağını hızlı çekersen araba ufak bir öne atıyor kendini. hoş bir şey değil. puan kırabilirler. onun dışında dur kalk, park et, geri git, yokuşta kalk vs. yoktu ben girdiğimde. şimdi var mı bilmiyorum.

ben sınavdayken, önüme çocuk atladı. fren ile duramayacağım mesafedeydim, çift şeritli çift yön yolda karşı şeride kırdım direksiyonu mecbur. o sırada benim yanımdaki hoca panik olup frene bastı, puanım orada kırıldı zaten.

kemer
aynalar
kalkış
sinyaller
bunlara dikkat ettin mi gerisi kolay. belki lastiklerin havasını kontrol etmeni bekleyebilirler ama ne ben yaptım ne yapanı gördüm.

Sakin ol, sadece sakin ol. Ben ilk seferde tam 2 defa stop ettirdim. İlkinde kavşakta, ikincide yokuşta dur kalk esnasında. 10 gün süren direksiyon eğitiminin ilk gününde dahi stop ettirmemiştim neredeyse. Kaldığımı anladığımda kafamdan boncuk boncuk ter akıyordu. Rahat olmak lazım.

Sanırım 2 yıldır uygulanan yeni sistemde gayet de zor direksiyon sınavı. İlk seferde benle birlikte sınava giren 15 kişiden sanırım 3-4 kişi ancak geçebilmişti.

Yokuşta durdurup kaldırma, trafiğe çıkma, iki duba arasına park etme tarzı şeyler var yeni sistemde. Çok da basit değil, sürücü koltuğuna yeni oturan biri için.

Rahat olmaya çalışacağım. Yarın 4.05'ten sonra güncellerim burayı. Var mı başka öneri

yanına oturan sana habire soru sorup dikkatini ölçecek kesin, soru sorunca yüzüne bakarak cevap verme. bakmadan yanıtla. rahat davran bir de, ne sınavlar görmüş geçirmiş insanlarız, ehliyet neymiş. ölümcül bir şey yapmazsan veriyorlar ehliyeti zaten. ölümcül bir şey yaparsan da ölmüş oluyorsun, sorun yok yani.

Park ederken sag aynayi indir, kaldirimi ve arka tekerlegi gor yani cok rahat girersin.

Kirmizi isikta beklerken bosa atip ayagini debriyajdan cek, rahat gosterir.

1 emniyet kemerini unutma
2 dur dedikleri yerlere iyi bak durmanın yasak olduğu yerde sağa çek diyebilirler.

Sonuç? Gerçi akşam belli oluyordu sonuç ama belki söylemişlerdir size. ^^

Geçtim, unutmuşum güncellemeyi :/

verdikleri track numarası ile yine ptt'nin sitesinden takip edebilirsiniz. irlanda'ya göndermedim hiç.

ailemin ptt ile gönderdiği evraklar bursa'dan sydney'e 8-9 günde gelmişti. sorunsuzdu.

İrlanda'ya girdiği anda yine aynı numara ile takibe devam edebiliyorsunuz. En azından USPS ve Royal Mail'de çalışıyor.

israilden 250 gram baharatı 6.5 liraya getirdiler 15 günde ankara'ya

Ben bir iki ay önce almanyaya bir belge yolladım taahhütlü olarak. Ancak verilen takip numarası sadece türkiyeden çıkana kadarki adımları görmeye yaradı. Arayıp sorduğumda da alman posta teşkilatına teslim edildiği ve onların işlemlerinin izlenemeyeceği söylendi. Yani sadece türkiyeden ne zaman çıktığını öğrenmeye yaradı o takip numarası.
Postam 1 hafta içinde türkiyeden çıktı ama alman posta teşkilatı beklettiği için göndericiye ulaşması 1 aya vardı. İrlandanın durumu nedir bilmiyorum.

Bana daha dün çağrı merkezini aradığımda söylediler. Devam ediyor.

Bence tam tersini yap. Almancanin girisi cok kasiyo da azicik mantigini kapinca daha kolay ilerliyorsun. Ben a1'de daha akkusativ dativ nedir zorlanirken simdi b2'ye kendim gectim a2'den bu yana kendim calisarak. Temeli kursla al, devamini kendin getir. Yoksa almancadan soguyo insan.

Almancanın çoğu kuralının istisnası olmakla birlikte önce temeli kursla öğrenmek daha mantıklı bence de. Kitapla sıfırdan öğrenilecek bir dil olduğunu düşünmüyorum. Önce kurs, sonra üzerine kendi çalışmanız +1

kursa gidince de a1 seviyesini 3e bölüyolar sırf para kazanmak için. onun yerine a1 seviyesi için özel ders almayı deneyebilirsin. haftada bir gidersin, sana ödev filan da verir.

kitap yok bildiğim ama şu site baya güzel gramer için www.mein-deutschbuch.de

benzer durumdaydım duolingo ile ben a2 yaptım sonra kursa geçtim

Klar, o para kazanmak icin degil, seviyelerin gercekten bolunmesi gerektigi icin. 3 degil 2 aslinda normal olani. Bolmese de sureyi uzatip fiyati arttiracak yine aynisi olacak. Ama artik hemen hemen her kurs boluyor a1.1 a1.2 diye. 3 asamali olan bildigim b1 ve c1 var.

peki istanbul için kurs önerebilir misiniz ? (goethe hariç)

problem değil. Mail telefon gibi değil ki birebir yüzyüze iletişim ve zaman sınır olsun. Hocanız telefonuna mailini tanıttıysa ve gece 1 de çlong mail geldi sesinden rahatsız luyorsa onu gece yatarken kapatsın. Üni öğrencisine herşey serbest.

Gundelik hayatta saat dert degil ama ilerde is icin kullandigin ve telefon yerine mesai icinde maili ilerisim araci olarak kullandigin bi donem olursa mesaiden sonra maillesmemek daha uygun. Is telefonu susmuyor mailler bi sure sonra biktiriyor

Aslında normal ama gece yarısı mail gelince yatakta zıplıyorum bazen neti açık unutursam...

gönderirken, göndermeyi arzu ettiğin saat içinde. Karşıdaki cevap bekliyorsa ve cevap vermedin diye söyleniyorsa, sadece mesai saatleri içinde.

Ne münasebet, her saatte gönderebilirsin. zaten normal koşullarda bir insanın iş maili ile kişisel maili ayrı olur. Ben şahsen iş mailime mesai dışında bakmam çok gerekmedikçe.

Geç kalma konusu ise; doğru cevabı vermek için ne kadar süre gerekiyorsa o kadardır. en kötüsü hiç cevap vermemek. Bence 1 gün kadar gecikme normal.

@herkes: çok teşekkür ederim hepinize. iki gün art arda aynı kişiye geç saatte mail atınca "cnm artık daha normal saatlerde mail atsan olmaz mı :)" cevabıyla karşılaşır mıyım diye düşündüm de. tamam iyi böyle devam ederim ben artık. ^^

E-mail bu yahu, geç saatte gelen niye rahatsız etsin. Telefon ediyor olsanız, veya mesaj atıyor olsanız neyse de, telefon ayarlarından gece açık bırakıyorsa sesini o düşünsün.

montun ve pantolonun içine gazete kağıdı sar. ama siyaha boyanırsın o ayrı tabi :)

sporu niye yasakladi ki doktor ne ameliyati oldun? gecmis olsun!!!

Ben dün anadolu yakasında kolsuz formayla bindim. Çok üşümedim. Gerçi ben çok üşümüyorum zaten.

Rüzgarı kesecek herhangi bir kıyafet uygundur aslında. Zaten pedal çevirecek olduğun için ısınacaksın. Sadece rüzgar yememeye bak.

Üşüyen bir insanım ben kolsuz forma sıkıntı olur azıcık. Bulduğumu giyerek şansımı deniycem. :>

@it: Öyle kötü bir şey değil ya. Burun ameliyatı. Kemiğe bir zeval gelmesin diye doktor birsüre yaşamamı yasakladı. :i

teri dışarı atan bir tişört, bir polar, çok bol olmayan bir şort.

lisanslı bisiklet sporcusu ve mağazası çalışanından altın değerinde tavsiyeler. bunları yerine getirmek için kafadan 2000 lira para gider, baştan söylemesi, ama götünüz başınız da üşümez, hastane yollarında sürünmez, elden ayaktan düşmezsiniz.

gövde için
iç katman: uzun kollu termal içlik (base layer)
orta katman: softshell, windstopper, lombardia, vuelta, roubaix gibi katmanlı kumaşlarda oluşan bir kışlık ceket (winter jacket)
dış katman: duruma görü uzun kollu (long slave) veya kolsuz (no slave) rüzgarlık (windstopper)

bacaklar için:
tek katman: lütfen pedli tayt içine don mon giyinmeyin. yine vuelta, roubaix, lombardia, windstopper (ön yüzü sadece arka kısma gerek yok) katmanlarından oluşan uzun, kısa veya dizaltı tayt.

ayaklar için:
kalın çorap, mümkünse windstopper olsun. eğer kilitli pedal kullanıyorsanız ayakkabınızın türüne göre softshell shoe cover.

eller, kafa ve boyun için: rüzgar korumalı uzun eldiven, boyunluk ve bere.

polar molar giyerseniz iki üç tur sonrası ağır giribal hastalıklara yakalanırsınız. polar teri ve sıcağı içerde tutar, dışarı atmaz.

öeh! o ne ekipman öyle?

ben de denemediğim hiçbir şeyi önermiyorum:
1.bp.blogspot.com
şu giyimle, ısıl dengeyi yakaladığında gram terlemezsin. eğer durduğumda çok üşürüm diyorsan yanına ortası delinmiş hafif bir battaniye al. o delikten kafan geçsin. durduğunda omuzlarına atarsın. (kafanı delikten geçirirsin). ısını korursun.

2 yıldır bu fotodaki ekipmanla trakyada ve doğuanadoluda turladım. henüz üsye sorunu yaşamadım.

elle yenir. çatal bıçakla yemeye çalışanla alay ederim.

Çatal bıçak kullanarak dilimleri kesin olarak ayırırım..
Her zaman düzgün kesilerek gelmiyor çünkü ya da peynirden dolayı hemen yapışabiliyor..
Sonrasında çatalla bıçakla işim olmaz, elimle yerim..

Elle tabii ya. Hiç ciks mekanda yemedim ben gerçi. Dominos çocuğuyuz!

çatal bıçakla yersen alay ediyorlar +1
hiç bakmıyorlar dudağın mı çatlamış, bu yüzden mi küçük lokmalar haline getirip öyle yemeye çalışıyorsun, ondan mı çatal lazım, bıçak lazım... hiiiç.
daha önce elle giriştiğini görmemişmişmişler gibi basıyorlar alayı, kalayı :P
tecrübe ile sabit :)

elle yenir.

Dilimin kenarlarından yukarı doğru hafif bir kavis vererek tutar ve yerim.

Elle yerim genelde ama bıçak keskinse çatal bıçakla yerim :)

Millet neresiyle yerse yesin banane bu arada :)

ben çatal bıçakla yiyorum hoş hamburger dıışındaki herşey için aparat kullanırım hamburher yerken de elim ekmeğe deymez sadece kağıdı tutarım. sevmiyorum elimin yağlanmasını. elimi yemekten sonra yikasam bile o arada yağlı kaldığı için içim bir kötü oluyor.

Canım nasıl istiyorsa. Catal bicakla da yerim, elle de yerim. Alay edenler cok da tın.

nasıl ya herkes elle mi yiyor? ben evde dominos vs. yerken elle yiyorum (artık) çünkü hamuru sağolsun buna izin veriyor da, düzgün bir restoranda pizza yerken çatal bıçak kullanıyorum. hamuru ince, malzemesi büyük büyük parçalar halinde oluyor çünkü. istesem de elimle tutamam onu ben.

gerçi ben kanat yerken bile çatal bıçak kullanan insandım. yavaş yavaş alışmaya başladım elle yemeye.

canim cekti, hemen bi buyuk soyluyorum. bana 30 tele borclusun artik.


tabiki de eller yenir.

ben genelde elle yerim de bazen ellerim pis oluyor ya da tam tersine ellerim kirlenmesin istiyorum o zamanlar çatal pıçakla yiyorum.

edit: pizza yeme şeklinden bile karakter analizi yapmışlar vay anasını.

valla italyanlar elle yiyorlar benim gördüğüm kadarıyla...

Yuvarlak, dilimsiz pizza ise çatal bıçakla yiyorum. Dilimlenmiş Domino's türü pizza ise elle yiyorum. Ama en sevdiğim yeri son, en sevmediğim yeri ilk yediğim için dairenin dış kısmından başlayıp içeri doğru yiyorum. Yiyordum.

tek kişilik pizzaysa çatal bıçakla yiyorum.
orta-büyük boysa dilimi elime alıp yiyorum.

ikisinde de ev dışarısı ayrımı yapmam.

yalnız alttaki cevaptan sonra şunu demek istiyorum: hangi mekan hangi yemek olursa olsun insanın yemek yeme tarzından görgü çıkarımında bulunmak ne kadar mantıklı bilemedim. yemek yahu. yiyoruz bitiyor falan. bu kadar anlam yüklemeye gerek yok sanırım.

Hangi ortamda olursa olsun, pizzayı çatal bıçak kullanarak yiyen insan görgüsüzdür.

3 kilo hamurdan yapılmış dominos pizzaları elle yemeye müsait olabilir ama gerçek italyan pizzası yerken elle dalmak çok mümkün değil.

özellikle orta kısmı çok ince ve bol malzemeli oluyor, dilimi tutup havaya kaldırsan da o kısmındaki malzemeler ağır geliyor. üstüne başına dökmeden yemek zor o şekilde.

buna dalga geçerim, görgüsüzlük vs demek çok ilginçmiş. çin lokantasına gidince çatal bıçak ister bu arkadaşlar genelde :) ki istemelerinde de problem yok, herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yemeli.

dilimlenmemisse catal bicakla dilimliyorum, gerisini elle yiyorum.
ücgen dilimin dairenin disina kalan kisminda basparmakla orta parmagi köselerin altina sokuyorum, isaret parmagimla hamuru üstten kirip hafif katlayarak afiyetle mideme indiriyorum.

Elle yerim catalla yiyen de gormedim. Gorsem garip karsilarim.

nyc valisini topa tutmuşlardı çatal bıçakla yiyor diye
www.theguardian.com

i.imgur.com

Karsimdakine bakiyorum. Elle yiyorsa daliyorum elle. Catal bicak kullanan kilin tekiyse ben de catal bicakla baslayip 5 dk sona yine elle daliyorum. Maksat cok kaba olmadigimi bastan gostermek dgshdgsh

Donut, hamur inceyse ice dogru ikiye katla diklemesine, oyle ye yine de elle yemek istiyosan.

istersen götünle ye kime ne ? amma şekilci oldunuz arkadaş.
Yemek yiyorsun lan neden takıyorsun bu kadar. Rakı susuz içilir, pizza elle yenir, şarap çataldan içilir, şampanya pabuçtan...
Noluo olm bi sakin lan.
Alt tarafı zıkkımlancan ya da 2 kadeh ziftlencen ne taktınız bu kadar ne nasıl diye yahu.
bi sakin amk
bi sakinnn...

Tamam bırakın ben sakinim bişey söylüyorum :)

Erty_ksk, bi sakin delüğanlı diyecektim de sen demişsin zaten kendine "bi sakin amk bi sakin" diye :)

suriyeli olabilir. irkci miyim neyim ama mantikl gibi. tamam belki suriyeli degil ama gercekten fakir biri.

maksat çalmak olsun.
ihtiyacı olduğundan değil, kolayca çalabildiği için çalmıştır.

ipne bi tane değilki s... öldüresin. huy işte, çalmak için çalmış.

Serefsiz cunku.

Charlotte suriyeliyle ne alakasi var abi.adamlar kacip gelmis bisikletinimi getirmis buraya.bizim hirsizimiz bu.alip kendi bisikletine takacak ya da bakti calinacak bir sey caldi.elinde dolastirip dolastirip cope atacak.

Bazı insanlar sırf başkasına zarar vereyim de gerisini ne olursa olsun düşüncesinde. İhtiyacı olsun ya da olmasın bir şekilde zarar vermek istemiş. Yoksa seleyi alsa ne yapacak, götürüp bisikletine takacak hali yok.

2.media.collegehumor.cvcdn.com

dalga geçmiyorum, bu da ihtimal dahili.

bir ara çingene mahallesine çok yakın bir yerde oturdum. bir sabah kalkıyorduk kaldırımın bir tarafındaki arabaların hepsinin sağ aynası kırık. iki hafta sonra bir bakıyorduk sol tekerlerin hepsi şişlenmiş. 90 küsür model bir mustang vardı atını söküp çalmışlardı. servet düşmanı çok bu ülkede. bisiklet selesiyle iyi kurtarmışsın derim

silikon sele örtüsü... tam kız işi bi aksesuar.

Sırf canı sıkıldığı ve bisiklet görmeye alışkın olmadığı için bile yapmış olabilir.

Büyük bir insanın yapacağını sanmıyorum. Bir çocuk-genç hahaha alayım ben bunu kendi bisikletime takarım demiştir.

2 sene önce erenköyde evin otoparkında kilitli olan bisikletimizin selesi çalınmıştı. Bisiklet sürmeye inip de seleyi göremeyince şok olmuştum. Sizinki insaflıymış oturcak yer bırakmış. :)

kleptomandir belkim

O.c olmak icin bahaneye gerek yok, insanin icinde olcak, onlarda pustlugun picliginin pesinde iste ellerinden ne gelirse.

benim kayınpederin de selesini çalmışlar geçenlerde, sele çetesi var demek ki nm.

Benim evin önünde arabanın dikiz aynası kapağı çalındı. Dandik plastik bir şeydi.
Oluyor yani böyle şeyler, adamların nedene ihtiyacı yok.

Lisans okumaksa niyetin hecc tavsiye etmem. Lisansi burda al doktoraya git.
Imza
Lisans denkligi almaya calisan sefil alamancilarla okumus bi turk

@photo85 DEME ÖYLE :< türkiyede lisans 3. sınıf hukuk öğrencisiyim. erasmusla 1 dönem için gidicem almanyaya. ders seçimi konusunda derslerle ilgili merak ettiklerimi sormak istiyordum. :i

Lisansin burda ise erasmusa git tabi yahu. O baska konu. Basarilar :)

@photo85 heh şimdi oldu. teşekkür ederim. ^^

Almanya guzel secim. Basarilar. :) almancani ilerlet mutlaka. Umarim bilen biri cikar

Öğrencinin sınavlarını görmesi normaldir. Hatta bazı yerlerde bu "objection" olarak duyrulur. Notu sorguluyormus gibi görünse de son derece normal bu.

Yalnız burada harf notu çoktan verilmiş olduğundan iş biraz uzun sürebilir. Harf notlarının da düzeltilmesi için belirli bir prosedür var.

Hocaya atılacak e-postada o yüzden çok cekinmeye gerek yok. "Paperlarim hakkındaki görüşlerinizi gormem mümkün mü?" gibi yumusak bir yaklaşımla kağıtlar incelenebilir diye tahmin ediyorum.

Amacım hatalarımı görmek ve düzeltmek diye de eklersin :)

Şu nasıl:

Merhaba hocam,

Bu dönem x dersinizi büyük bir keyifle dinledim ve istenen paperları severek yazdım. Aldığım not neticesinde eksikliklerimi görmek ve düzeltmek adına sizinle yazdığım paperlar hakkında görüşebilir miyim?

Bana zamanınızı ayırabilirseniz çok mutlu olurum.

İyi günler dilerim.

Ben olsam dersi keyifle dinledim gibi bir şey demezdim. İtici geldi bana açıkçası. Dersleri takip etmeme, paperları maksimum özenle ve zamanında yapmama rağmen beklediğimden düşük geldi notum. Hatalarımı görmem ve düzeltmem için yardımcı olabilir misiniz falan dersen daha iyi olabilir.

@okuyamıyom ben ya o lafları çok samimi bir şekilde yazdım ama itici algılanıyorsa dediğin gibi değiştiririm o zaman teşekkürler :)

ben kağıdını görmek isteyen her öğrenciye kağıdını gösteriyorum, herhangi açıklama beklemeden. nasıl öğrenciyken ben de görmek istiyorduysam, şu anda onların da hakkı var. ancak her hoca böyle düşünmüyor, hatta dekanlığa dilekçe ile gösteririm falan diyenler var. bu durum da inatlaşma olduğundan öğrenciye sıkıntı çıkartabilir.

bence direk gidip hocanızla konuşun ve gerçekten hatalarınızı görmek istediğinizi, notunuzu aa beklemediğinizi ancak bb seviyesinde olabileceğini ifade edin. eğer hoca sıcak yaklaşmıyorsa ve gelecekte karşılaşma ihtimaliniz varsa zorlamayın. (bence)

ancak notlama noktasında, muhtemelen notunuz cb'dir. çünkü cb'nin üst limiti ile bb'nin alt limiti arasında ufak bir fark var. bb 70 ise, sizin notunuz 68 ise malesef cb alıyorsunuz. zira, o cbyi birileri alacak ve notlama bir noktada kırılım göstermek zorunda. ve söylediğinize göre en parlak öğrenci siz değilmişsiniz. dolayısı ile cb normal göründü benim gözümde.

@gurur tabi öyle olması daha muhtemel ama hayalkırıklığına uğradım sevdiğim bir ders olunca :) çabalamadığım derslerim kötü geldi kabullendim ama en azından bu ders biraz yüksek olabilirdi çünkü emek harcadım diye düşündüm. Onun dışında ileride akademisyen olursam çalışmak istediğim alan olduğu için de üzüldüm. Ama işte tüm bunları hocaya dürüstçe söylememem gerekiyor sanırım çünkü yanlış anlaşılabilirim :)

dersi keyifle takip ettiğini söylemende hiçbir sakınca yok bence. ben samimiyetsizlik olarak almazdım şahsen.

ayrıca @cosmicstring +1 diyorum, kendini iyi ifade ediyorsun ve samimi bir şekilde hocaya ilerde bu alanda çalışmak istediğini, o yüzden onunla görüşüp nerelerde hata yaptığını öğrenmek istediğini söyleyebilirsin. nottan bahsetme ama. hocanın kızması veya tavır alması için hiçbir sebep göremiyorum.

@cosmistrigs çok teşekkür ederim inanın cesaret verdiniz :)

Ceza derslerini de hiç sevmezdim he. Hiç çalışamazdım ben de.

Biz böyle olunca arkadaşlarla çalışırdık. Toplanıp bir yerde çalışabilirsiniz. Biri anlatır dinlersiniz ya da sen anlatırsın onlar dinler. Ben bir de babama anlatırdım, sağolsun beni az dinlemedi fdksksks

Çok darlandıysan ve geçmeye ihtiyacın varsa büte Bırakabilirsin, ucunda ölüm yok.

@dogyman: ilk defa bir sınav haftası tekim. normalde arkadaşlarımda kalırdım ve birbirimizi itelerdik. sınavım da yarın sabah 10da. sınavlara genelde son gece çalışan biri olarak hep ben çalıştığım kadar çalışıyim geçemezsem de olsun diyip çalışırdım bi gayret. ama şimdi o bi gayret yok.
üzüldüğüm nokta da şu ki: cezayı çok seviyorum. ama anlamıyorum işte sanırım afaklsf

Yaz. Okuyup anladıklarını yaz. Kopya hazırlasan ne yazardın onları yaz. Aklında kalacak yaza yaza.

doktora başvurularıyla uğraşıyorum.
demin lisans transkriptime bakıyordum. ne fenalıklar geçirdim, ne sıçtın mavileri gördüm. halbuki şimdi olsa sular seller gibi yaparım o sınavları be.

bütün öğrenciler öyle. ama sonradan anlıyorsun ki hiçbiri abarttığımız kadar zor değil o derslerin. bugünlerin kıymetini bil ve otur çalış şimdi ^^

4:30'a kadar çalış sonra yat uyu.

belli bi saatten sonra daha fazla uyanık kalmak, daha çok çalışmak pek para etmiyor.
Uyu, beyin öğrendiğini hazmetsin, kendine gelsin.
İlla çalısacaksanda uyumadan sınava girme tabi.

tamam bence. yat uyu

Üniversite hayatımın ilk vizesine uykusuz girip soruların çok basit olduğu sınavda adımı bile yazamayarak fena çuvallamıştım jdkdkdmdk
Valla 10 dakka pratiğe baktım kanunda yazıyo tüm cevablar yav. Son pratiğe de bakıp 4te uyyim sonra 8de uyaniyim 1 saat de göz atiyim. Tamam di mi herkes ikna oldu?

@okuyamıyom ben ya uyudun mu ?

bahis analiz :)

Sabah 6bucukta kalkicam. Yatmam lazim ama burda takiliyorum mal gibi.

kütüphanede ders çalışıyorum. Öğlen sınavım var sabahlayacağım.

çöpü attım, bir kupaya çay koydum demleniyor.

çalışmaya başlıyorum.

sana da kolay gelsin.

Terminalde otobus bekliyorum.
Otobuste niyet mektubu yazacagim. Pasaportumu halletmeye gidiyorum. Ertesi gun istanbul'a donup belgelerimi yollayacagim finlandiya'ya.

ticaret tarihi çalışıyorum. elimde heyd'in yakındoğu ticaret tarihinin eski basımı var bir sözlük bir kitap çalışıyorum.

çalışanlara kolay gele...

wow oynuyordum az önce çıktım görevlerimi bitirip. şimdi de uyumaya çalışıyorum

Kitap okuyordum, baktım hızlı gidiyorum; kitap hemen tükenmesin diye okey oynamaya başladım.

Tabii ki finale çalışıyorum. Vize final haftalarımın vazgeçilmezi nabıyosunuz soruları <3

çağ kapatıp çağ açıyorum

tabii ki çikolata ve türevleri..

Nutelllaaaaa

çikolata

lokum denemeyenler çikolata der

LOKUM

cikolata

Lokum

çifte kavrulmuş fıstıklı lokumun yada gül lokumunun tadını hiç birşeyle karıştırmam. (üstlerinde şu nalet hindistan cevizi olmayacak yalnız asla!)
nutellayı da püskevitle ziyan etmem sıcak ekmek candır.
ille de seç ise 1

çikolatalı fındık ezmesi.

kaç saattir yemiycem diyodum şu an gidip koşarak yicem. :(

SARELLE

Lokum diyorum. Lokum koyunca gunluk hayatta cok karsilasmadigin bir tada ulasiyorsun.

lokum

bunlar ne ki. 30 yaşında bi erkek arkadaşım takımlarının altına kıpkırmızı çorap giyiyor

ben giyiyorum, yaş 41.

ayakkabıdan gözükmez bile onlar. rahat ol.

Karışık giyen var mı? Renkleri karıştırıp

Ben düz siyah çoraplarımitici buluyorum ya. Bence güzeller. Çizgili çizgili çoraplar da alın. Çorap güzel şey.

ayakkabidan görünmez +1
eslestirmesi kolay olur
arada hayata renk katmak lazim
renkli corap giyen insanlar bana hep eglenceli gelmistir

aklıma bu geldi :)

www.youtube.com

tamamen renkli giyinseniz de olur,ki bunlar çok renkli sayılmaz.
shi aila+1 renkli çorap giyenleri eğlenceli buluyorum

sen renkli çorap görmemişsin

i.imgur.com

swagrhino üzerinden birbirinden güzel renkli çorap ürünlerini inceleyebilirsiniz. site hem kaliteli hemde kaliteye göre uygun fiyat politikasını benimsemiş şekilde sizlere hizmet veriyor.

pullhaze.co

Geçmiş olsun

care 3 kulfallah 1 elham.

Googlea uyumama büyüsü nasıl bozulur bile yazdım. Çaresizim.

Ben de aynı sorundan dolayı rahatsızım. Sağlam yorulduğum zaman bile uykum gelmiyor, düşünüp duruyorum en son gözler iflas ediyor öyle uyuyorum. Aynı şarkıyı defalarca dinlemek, uzuuun uzun entryler/makaleler okumak, kısacası zihni rutin şeylerle meşgul etmek işe yarayabiliyor.

5:45'te uyanacak olan birinden incileri dinlediniz, iyi geceler.

Ne düşünüyorsun?

Beynini meşgul eden sıkıntıların var bence. Ödemesi gecikmiş banka borçları olabilir,çalışıyosan işyerinde olan sıkıntılar olabilir.:)

uykun gelince yatmak o işin çözümlerinden biri. daha ağır vakaysan (bkz: desyrel)

öncelikle meşruiyet nedir ne değildir bunu sorgulaman lazım. günümüzde yaygın olarak kabul edilen biçimi kaynağını halktan alan biçimdir. ancak bunun dışında krallıklar vs. meşruiyet kaynağını ilahi güç olarak da gösterebilir. ya da bambaşka şeyler olabilir.
diktatörlük bir devlet biçimi değil yönetim biçimidir.
bu arada eğer elinde silah varsa fiziksel kuvvetle de meşruiyetini sağlamış olabilirsin.

Iktidar guc demek. Diktatorluk gucun tek kiside toplanmasi. Bunlari birbirinden ayiran bircok sey var cunku farkli kavramlar. Mesruiyet ise insanin ahlaki bir kavrami. Hukuki zemin olarak yorumlanabilir kismen.
Kavramlari cok karistirmissiniz.

şimdi öncelikle hükümet devlet farklıdır temel bilgisiyle iktidara direk devlet dememelisiniz.

sonrasında weberin devlet tanımındaki meşru şiddet kullanma tekelini yasalara dayanarak elinde bulundurması kısmı sizi ikileme düşürmüş olabilir.
diktatörlük yönetim biçimidir. yönetim şekli ile yapıyı karıştırmış olmalısınız.
tabiki diktatörlükler de devlet olabilir. totaliter devletleri yada tek parti diktatörlüklerini bu şekilde açıklayabilirsiniz. Diktatörlük varsa devlet yoktur diye bir şey söz konusu değil.

@f_d Diktatörlük gücün tek kişide toplanması demişsiniz. Tüm krallar diktatör mü oluyor bu durumda? Yani diktatör olmak için gücün toplanmasının yanı sıra bir baskı olması gerekmez mi?

@vartuhi Fiziksel kuvvetle meşruiyet sağlamak diye bir şey var mı gerçekten? Yani bir diktatörün halkı terörle susturması, sindirmesi meşruiyeti kazandığı anlamına gelir mi? Yazıda söz konusu diktatörün halkın rızasını almaktansa korku aracılığıyla halkın rızasını yok ettiğine değinmiştim de. Eğer dediğiniz gibi bir durum varsa gerçekten diktatör rızayı yok etmektense rızayı korkuyla kazanmıştır şeklinde bir düzeltme yapmam gerekecek.

Kusura bakmayın yine çok karıştırmış olabilirim ama yazdıklarınızı tam olarak sindirmem için kafamda soru işareti kalmaması lazım. Bunca yıl doğru bildiklerimden şüpheleniyorum da şu anda. :>
Yazı bitsin diye baya zorluyorum kendimi. Sanırım böyle zorlamaya devam edersen yazının sonunda kendi adımı bile doğru yazmayacağım. Ama durmak yok yola devam!

aslına bakarsan @gis in anlatımındaki weber tanımında devlet verili bir bölge içerisinde meşru fiziksel şiddetin kullanımını elinde bulundurmasıyla tanımlanıyor. bunun meşruiyetini ne sağlar sorusu dönemlere ve coğrafyalara göre değişir. halkın rızasını almak demişsin bunun günümüzdeki uygulaması seçimler yoluyla olanı ama tarih boyunca değişik şekillerde meşruiyet sağlanmıştır. naziler iktidara seçim ile gelir ancak ondan sonra seçimleri kaldırırlar. kaldı ki halkı korkutmak vs. her devlet çeşidinde var. charles tilly war makes state, state makes organized crime diye bi cümle kurar. her devlet çeşidinin içinde korku faktörü vardır.

Evet dikte etmeyi barindiriyor. Ama guc tek kiside toplaninca, o kisinin sozu yasa oldukca, buyuk kucuk bazi seyleri dikte edebilir ve edecektir, degil mi?

3

bence de 3 ama asıl cevap için trumanshowu bekleyiniz

koruyucumu sürdüm bekliyorum ^^

@krem peynir siyah ojem de var da ona gerek olmaz diye belirtmemiştim. siyah puantiye güzel olur mu ki aceba?

Elim de hiç yatkın değildir böyle incik cincik işlere. Cinnet geçirmesem iyi :/

beyazı kullanmayın bence. yüzük parmağına altın sarısı, diğerlerine bordo sürün. ya da hepsine bordo sürüp üzerlerine fırçanın ucuyla altın sarısı puantiyeler yapın.

imgur.com

Altın sarısı hiç belli olmuyor gibi. Oldu mu şimdi böyle? :(

@krem peynir o 2 kattı sanırım 2 kat daha sürdüm şimdiki hali bu:
imgur.com

5i sür diyin yine süriyim.

Renkleri beğendinşz diye hemen bılogır havasına girdim kikiki

hepsine bordo yüzük parmağına ---> www.sadeceguzellik.com

Elindekileri kullanacaksan sadece bordo. Konseptli bisi icin kendinden desenli iki uc renkli ojelerden aliniz

boşver onları, kahverengi oje...

3

Herkese çokça teşekkür ediyorum. Yüzüklere altın sarısı diğerlerine de bordo sürdüm. Bir başka ojede görüşmek dileğiyle <3

Bence de garip bir durum. Belki kocaeli ünivetsitesine özel bir durum vardır, o üniversitenin öğrenci belgesiyle başvurunca kentkarta ekliyorlardır reklam falan olsun diye. Valla ben de bilemedim nedenini

bildiğim kadarıyla her şehir istanbul gibi şehir dışında okuyanlara öğrenci kartı sağlamıyor. o şehirde okuyanlara veriyor sadece bazı şehirler. kocaeli için verdiklerine emin misiniz dışarıda okuyanlara da?

@prodeq Koü öğrencisi olmadığı halde kent kartı olan tanıdığım yok da şimdi kent kart için gerekli belgelere baktım da sadece "öğrenci belgesi" yazmışlar. Buna rağmen sadece Koü öğrencilerine veriyorlarsa canları sağ olsun. :(

bu kartı okul kantininde de kullanabilmek için öyle düzenlenmiş. aynı karttan başka şehirdeki öğrencilere verildiğini sanmıyorum. onlara normal öğrenci vs. indirimli kart veriyorlardır sanırım. öğrenci olmayanların kartı da ayrıdır.

www.kocaeli.bel.tr

koü'de okumayan biri olarak öğrenci kartımda kocaeli büyükşehir belediyesi'nin amblemi varmış.

@devilredin cevabı meseleyi aydınlattı. bence kocaeli deneyimsizliğinden böyle bir şey yapmış. haklılığımla gurur duyuyorum izninizle. ^^

@oinone pe: kantinlerde kullanmamız gibi bir şey söz konusu değil. gelecekte olur mu bilmiyorum ama şimdilik tek yaptığımız şey toplu taşımada kullanmak.

@okuyamıyom ben ya

haklı olmadığını söylemiştim ben aslında ama neyse :)

devilred kocaeli belediyesi demiş, koü değil okuyamıyom ben ya.

akfhalksghklashgklashlkg ay çok kötü gözlerim beni yanılttılar! ne güzel istediğim gibi okumuşum. devilred yıkıl karşımdan gözüm görmesin seni! :<
tamam ben haksızmışım. yani kocaeli saçmalık yapmamış. ama valla rahatladım. bir gizemi daha aydınlattık. mutluyum <3

dora genelde kadın ismidir ya, erkete pek duymadım,destansa pek beğenmedim; bence mete, teoman falan gibi isimler koyun illa bu tarz olacaksa

farklı olacağız diye bokunu çıkartmak niye?

hayırlı olsun diyeyim önce.

ama isim hoş değil. zorlama sanki. birine destan diye seslendiğimi süşünemiyorum ben. ya da dora diye. ne bileyim. son karar sizinn tabi ki ama ben olsam biraz daha düşünürdüm.

çocuğa neden bu kötülüğü yapmak istediklerini sorabilir misin lütfen.

Yazık

ben aracıyım, doraya ben de karsıyım sadece kamuoyu yoklaması icin bu mesajım. ben normalmisim burdan bunu anladım :)

dora diyince benim aklıma çocuk değil mobilya geliyor.
destan da biraz garip evet kelime bu garip.

ayrıcı fallthepieces'a katılıyor. yazğınız isimler bana ağağıdaki başlığı hatırlattı.
eksisozluk.com

bence berbat.
bir de satılmış, durmuş, durdu, döndü gibi isimleri koyan anadolu insanlarını beğenmeyen "elit" kesim de onlardan farklı değil.

çok saçma adam gibi isim kalmadı mı Allahasen

Destandansa dora benim daha çok hoşuma gitti. Lisede dora isimli bir erkek arkadaşım vardı hatta. Anlamlı falandı böyle. İyiydi. Güzeldi.

bir taraf türk, bir taraf rum ise olabilir, değilse aşırı derecede zorlama.

haldun koysunlar, haldun isimli birinin fakir olma/kalma ihtimali çok düşük.

çocuğu sevmiyolarsa bıraksınlar bi camiye. abidik gubidik isim verip hayatını karartmak da neyin nesi?

attila ekrem çağan alper

kaya koyup kayahan yapmaları "bile" daha hayırlı olur çocuk açısından.

kötü bence
ayrıca bi psikoloji makalesi okudum ve çocuklara toplum tarafından kabul görmüş isimler koyun diye öneriyordu.

Kız ismi bildiğin. :)

Arkadaşınız bu ismi çocuğa koyarsa, dua etsinler de çocuk iri yarı ve çok girişken birisi olsun. Yoksa sürekli alay edip dururlar.

Dora diye üst sınıfta bi çocuk vardı lisede, taş gibiydi Allah sahibine bağışlasın hastası çoktu. Ondan mütevellit dora ismi bende çok yakışıklı adam intibası yaratıyor. Ancak düşününce arkadaşlar haklı yani, dora ne lan dicem çarpılmaktan korkuyom çok yakışıklıydı yav. Adam dede olmuştur şimdi neyse

Destan çok acayip ya. Mis gibi soyadı var her şeye uyar, daha güzel değerlendirilebilir. Güzel değil bu

dora deyince aklıma deodorant kelimesi geliyor direk.

çocuğa bu kötülüğü yapın evet ikisi de güzel isimler, nasıl olsa ergenlikte dünyalarını sikecek. benim anlamadığım çocuğu yaptık, otantik isim de koyduk e neden beklenen ürün çıkmadı diye bekleyen ebeveynler. o çocuğun adı hıdır da olsa destan dora da olsa ürün hep amet lan işte. hepimiz birer amet olmadık mı? birisi bana çıkıp ben amet olmadım diyebilir mi şurada? isimle bi bok olmaz, olsa olsa bunun arkadaşları okul hayatının ilk 8 yılını bununla daşşak geçerek geçirir. yalnız bu isimden vazgeçince bu anne babanın daha sıradan isim koyacağını uman saf arkadaşlar var, yapmayın. bundan vazgeçse winnie the poh koyar, elmer fund koyar. bırakın koysun gıcık herif.
dipnot: bu tür isim koyan insanlar nedense bana çok itici geliyorlar, ben sevemiyorum. seveninin de olduğunu düşünmüyorum.

İsa Dora han nasıl diye espri yapmak istedim ama yok görüldüğü üste kız ismi.
Ama Dora karizmatik de bir isim yani tek başına Dora Han da güzel olur jön ismi gibi yani unisex bir isim aslında da genelde kızlar kullanmış işte.
Önerim tek başına Dora Han isim enerjisi olarak da güzel ve Dora enerjisi yüksek bir isim bunu önerebilirim sadece Dora.
@emirkulu dorayla bağlantılı olduğu için dedim.Bu arada bana kısaca Dora diyebilirsiniz:))))

Emir Kulu Han da olabilir o zaman isadora :))))

Emir Han böyle baya battal gazi oldu hee

engin altan duzyatan geldi aklima.
begenmedim.

(Bkz: dora the explorer)

Hahahaha. Lütfen koymayın çocuğa böyle bir ad, yazıktır.

yazık günah çocuğa, bu isimleri vermesinler.

destan ne kadar iddialı ya. psikopat anne baba olmayı mı hedefliyorsunuz yoksa "destan yazdık" mı diyeceksiniz? biraz megalomanlık mı var? çocuğa konulan isimden anne babanın karakter tahlilini yaparım da ben daima. eheh :)

dora ismini kendi çocuğuma koymazdım ama bu isim hoş. yine anlamı itibariyle iddialı bir seçim. sizin çocuktan beklentiler çok yüksek, daha doğmadan ana baba baskısı var, işi zor.

edit: dora, tdk'nın isimler sözlüğünde erkek ismi olarak görünüyor arkadaşlar. bilginize.

cemalettin, husamettin, necip falan bile bunlarin yaninda daha normal daha guzel.

soyadi han ise kaya han +1

Doruk

lan bahsettiğiniz benim yeğenim galiba. ay durun özel mesaj atayım.

edit: değilmiş beyler -_-

hayırlı olsun diyerek başlayalım. dora kız ismidir. yunanistan dışişleri bakanı vardı dora bakoyanni diye en.wikipedia.org
destan ismi de amiyane olacak ama bok gibi bence.

Dora kız ismi benim bildiğim. Onun yerine aynı anlama gelen doruk ismini verin daha uygun.

Korkunc tek kelimeyle. Iki isim de fiyasko.

* kendi fikrimi yazayim daa icimde kalmsin kizim olursa zeynep koymak istiyorum.

Annesi de diyo ki ahu zeynep olsun ama herkes

Herkese bora diyorum erkek ismi diye. Ama boyle bir olaya adimin karismani istemem acikcasi. Borahan bile olabilir de bora dora han ne ya tekerleme gibi :)

Sen bi daha dusun abi :)

destan diye arkadaşım var, ancak kendisi kız. unisex bir isim galiba, olabilir, çok da güzel bir isim bence. de dora olmamış orda. -kafiyeli oldu-

c/p

yarak kürek isim takıntısı nedir arkadaş. hastalık resmen. binlerce gayet güzel isim var. sözde özgün olsun farklı olsun diye sikim sikim şeylerden çocuklarınıza isim yapmayın.

soyadın han'sa eğer boğaç koymak iyi olabilir. boğaç han olur. destanlarda vardı sanırım tam bilmiyorum anlamını

şimdi şehirler arası otobüs firmalarını kasdettiğini düşünerek cevaplıyorum:
kamil koç un dudulludan sonra koşuyolu köprüsünden geçen servisleri oluyor.

servis değil de otobüsü diyorum ama şehirlerarası evet.

tamam da zaten şehirler arası otobüs firmaları istanbula anadolu yakasından giriş yaptıktan sonra esenler otogara gitmeyecekse kimseyi yol üzerinde ana otobüs üzerinden bırakmaz. samandıra yada dudullu daki ara terminale getirir ordan yolcu servisleriyle daha şehir içi noktalara bırakır. benim bildiğim varan, kamil koç ve metro nun hatta ulusoy unbu şekilde işleyen bir ağı var.

senin bildiğinde bir yanlışlık yok da eksiklik var. İstanbul seyahat Koşuyolu şubesinde duruyor mesela. hareme de giden otobüsler olduğunu tahmin ediyorum ama kötü firmalar dışında hatırladığım yok.

şimdi anladım. evet mesela yukarda saydığım firmalar eskiden haremden de indirip bindiriyordu. şu an kendi terminalleri var artık. oralara servisle ulaştırıyor yolcuyu. ama misal bursa, zonguldak,sakarya vb yerlere giden dandik firmalar hala haremden yolcu indirim bindirim yapıyor benim bildiğim kadarıyla.

Efe tur. Anadolu yakası otobüsleri sadece hareme gidiyor. İnecek varsa koşuyolunda da duruyor.

efetur istanbula gitmiyomuş

truva da haremden gidiyordu diye hatırlıyorum.

1984'ü ben de sevemedim. distopya konulu kitaplar hoşuma gider normalde ama 1984 çok basit gibi geldi. bir türlü o duyguyu veremedi bana. çevirisi mi olmamış anlamadım. (can yayınları)

Distopyalarla günümüzü, geçmişimizi karşılaştırıp aradaki benzerlikleri görerek "oha oluyorum" ben genelde.
Uykulu olduğum için uzuun bir cevap yazamıycam kusura bakmayın. Ancak otomatik portakalı, hayvan çiftliğini, cesur yeni dünyayı ve fahrenheit 451(adından emin olamadım kafam karıştı açıkçası?)i okumanızı tavsiye ederim.

Ben mülksüzler okudum. Hikayesi sarmadı ama fikri ve anlatımı güzeldi. 1984'ün de filmini izledim, onun hakkında da aynı şeyleri düşünüyorum.

Distopya deyince tabii bi matrix ortamı olsun, efendime söyleyeyim bi mad max ortamı olsun, böyle post-apokaliptik, manzaralı, güldürülü, maceralı şeyler bana daha ilgi çekici, sürükleyici geliyor.

yaşadığımız düzlemde alternatif bir tarih yazıcılığına haiz oldukları için severim genellikle.
mesele swastika geceleri. nazi imparatorluğu 2. dünya savaşını kazanmış ve japonya ile birlikte dünyaya hakim olmuş, 700 sene sonrasını anlatıyor bu kitap da. şu konuyu duyduğumda heyecanlı hissediyorum mesela.

Yaşasın diye bağıracağım sonunda bir 1984 fanı olmayan birini buldum. Hayır mesela biz çok güzel gidiyordu keza mülksüzler de. Ama sonlara doğru olaylar karıştı takip etmekte zorlandım bir garip oldu. Yani su an bende eksik olan şey bakış açısı galiba ondan beğenemiyorum.

Okurken boğuyor, ben de sevmiyorum

kırmızı sevip mavi sevmemek gibi bir şey bu sorduğun. kaçırdığın bir şey olduğu anlamına gelmiyor yani sevmemen. distopyaları çok severim ama neden seviyorum sorusuna cevap bulamıyorum ben.

Otomatik portakala fahrenheita ve hayvan çiftliğine bayılmıştım mesela. Galiba benim sorunum kitabın sonları ile ilgili. Ufak bir ampül yandı kafada evet

Bu tarz kitapları beğenmek yada beğenmemek, okurken zevk almak olmamalı bence kriter. Değişik bakış açıları, değişik yaklaşımlar, beyin kıvrımlarını esnetme filan o tarz yaklaşmak belki daha doğru olabilir.

işte ürkmen, korkman, ders çıkarman ve ak sarayı molotoflamak istemen gerekiyor bitirince. olmuyorsa zorlama.

Distopik hikayeler en sonunda insanlar ilkel hayata geri döndü; kendi aralarında klan oldu; aç kalıp birbirlerini yemeye başladılar noktasına geliyor. En efsanesi de böyle en ucuzu da. Ben de sevmiyorum.

1984'u sevmemek gibi bir seyi gercek anlamiyla dusunemedim.

Ben neden sevdim sorusuna cevap vermem gerekirse aklima ornegin ilk olarak, dusunme ve konusma yetenegine bircok kavram katmasi geliyor. Hic bu acidan baktiniz mi?

her distopya biraz gerçektir de ondan. kaçırdığın şey orada yazılanları gerçek hayatında bulamaman. Daha doğrusu onların kısmi gerçekliğinin farkında olmaman.

1984'te newspeak dehşettir mesela.

düşünce suçu işleyecek kelimelere sahip olamama durumu.

"demokratikleşme kanunu", "doğayı koruma kanunu" falan ya da "demokratik eğitim", "demokratik özerklik" gibi sürekli bir yumuşatmacalar falan benzeşiyor açıkçası. Hatta bu salak Akp'liler kitap okuyor olsaydı newspeak üzerinden iyi malzeme çıkardı. Tam da gündem şu sıralar.

Hayvan çifliği, V for Vendetta, Cesur yeni dünya pek de bir şey katmamıştır bana açıkçası. Diğerlerini okumadım.

adamın birisi alsa 3 hafta giyse iade etse sonra onu sana satsalar hoşuna gider mi? 3 hafta önce alınan ayakkabının iadesi mümkün değil, keza ürün ayıplı değil, ayıp sizin ayıbınız

ürünü satsınlar diyen yok, satmak zorunda değiller ayakkabının ayağımı ağrıtması nasıl benim ayıbım olabiliyor acaba? hayatımda giydiğim ilk ayakkabı değil bunlar.

@mrvengaence: saçmalamayalım mümkünse?

@peace: ayıplı mal kategorisine girer ama ayıbı çok bariz olmadığı için, yani anca yürüdükten bir süre sonra ortaya çıktığı için işi yokuşa sürebilirler.

Maalesef, ürünün ayıplı olup olmadığını anlamak lazım, isterseniz aynı ayakkabıdan bir çift daha alın deneyin eğer ağrımazsa o ayıplıdır ama öyle bir şey olduğunu da zannetmiyorum.
Bir de ayıplı malın ayıplı olduğunu kullanıcı tespit etmez direkt, yani bu ayıplı diyemezsiniz, bunun ayıplı mal olduğunu düşünüyorum incelensin diyebilirsiniz, tabi ülkemizdeki bariz sıkıntı herkesin uyanık olması, servise gider ürün ayıplıdır, ayıplı değil denir, böyle şeyler var.

Bayağı temizleyince giyildiği anlaşılmaz belki. Evdwe gitdim filan dersin. Kabul etmzlerse ilçe tüketici hakem heyetine başvurabilirsin ama bence düzeltmek isteyeceklerdir tabanı.

Teşekkür ederim cevaplarınız için, şimdi şöyle bir şey var; Ayakkabı bir süre yürüdükten sonra ayağımı acıtıyor ve bunu dışarda giymeden anlamam mümkün değil. mesela şöyle bir durum olsa, ayakkabı yürürken ayağımı yara yapsa ben bunu böyle mi giymek zorundayım? Ayağım mı kusurlu oluyor şimdi burda? ayakkabı başkasının ayağı için normal olabilir ama benim ayağımı acıtıyorsa çöpe mi atacağım parayı?

@atom karınca: tüketici hukuku sisteminde ayıplı malın bizzat tüketici tarafından tespiti yapılır. kanun da bu şekilde kaleme alınmıştır zaten, tüketicinin subjektif yorum yapmasına olanak tanır.

arkadaşlar şimdi tüketici kanunda şöyle bir şey buldum "tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir."

Bu maddeye göre ben benim ayakkabıdan beklediğim verimi alamazsam ayıplı ürün olmuyor mu işte?

Sizin ayakkabıda iddia ettiğiniz durum maddi ayıp.
Tam bir bilgim olmasa da bir hukuk öğrencisi olarak yorumumu paylaşmak istiyorum. Ayakkabının sizin ayağınızın yapısına uymamasından dolayı ağrıtıyor olma ihtimali yüksek. Yani satıcıdan kaynaklı bir ayıp durumu bana kalırsa yok. Ancak hayır bu ayıp diyorsa hukukçular, siz de öyle düşünüyorsanız bir an önce gidin ayıptan sorumluluklarına başvurun. Umarım başarılı olursunuz.
Olmazsa da ayakkabıyı kalıba koydurmak veya taban ekletmek gibi seçenekleriniz de var. ^^

aynen böyle bir olay geldi başıma, deriden'den new balance almıştım, rahatlığıyla bilinen ayakkabı ayağıma vurmuştu. teslim ettim ve aynen giymeden nasıl bilebilirim ayıplı ürün olduğunu dedim. telefon açıp üründe hata tespit edilmedi gelin alın dediler. fakat gittiğimde "yok ya hatalıymış bu para iadesi yapıcaz" dediler ve ödediler :P

Sonuçta alınan mağaza napabilir ki, aracı sadece. Alır ürünü, yollar firmaya. Olay firmada bitiyor.

Ben begenmedim. -_-

@ay nov kung fu: abla uyusana sen artık...

@want2die: işte bu f91wnin çelik kasası değil mi zaten? bi tek ben mi beğendim yahu :(

Bi' tek sen begendin. Minnos bu saati tanimlarken kullanacagim son sifat. Askerlerin kullandiklari bundan cok daha guzel.

Bu F-91W değil ve hakikaten çok kötü. F-91W'den şaşma..

Kadıköy'de rexxten aşağı inerken sokağın sonunda köşede ufak bi casio bayisi var. Siyah plastik kordonlu olanını 20 liraya aldım, envai çeşit saat var oradan alabilirsin direk..

@want2die: valla kızma fekat ben fark göremiyorum. sadece o birkaç yazının rengi farklı o kadarcık. :(

benim günlerdir her akşam fotoğraflarını açıp sevdiğim saati dakikada hiç ettiniz canınız sağ olsun. direkt f91w alıyorum o zaman?

91W al.

kauçuk kordonluları iyidir. klasikten şaşmıcan.

Sarı ışıklı f91 i al gitsin düz siyah. Kauçuk mauçuk oh mis gibi. Hem fazla detayı yok, bi saate bakarsın bide arada kronometreyi 00 da durdurma oyunu oynarsın tamam işte. Bırak çeliği, saat çok kötü.

Bu kadar kötü bi saat bu kadar yüksek fiyata nasıl satılıyor insan gerçekten hayret ediyor :D Bunu köşe başındaki işportacılardan 3-5 liraya alırsınız :D O kadar dandik görünüyor.

Analog güzeldir. şu şimdi daha güzel değil mi : www.fashionmazia.com yoksa ben ileri derece miyop muyum. :D

resmen harcadınız saatimi. daha fazla gitmeyin saatimin üstüne, kıyamam.

@maxopher: ya bunun saati nerde? saatin kaç olduğu bile anlaşılmıyor -.-

Lidyana'dan Casio saat almışlığım var. Sorun yaşamadım. Al gitsin.

@okuyamıyom ben ya her zamanki gibi 10'u 10 geçiyor :)

Dijital saatten yana değilim malum ama mutlaka dijital olacaksa şu tarz şeyler de var
ak1.ostkcdn.com

Yada e-ink ekranlı saatler var. Onlara da bakabilirsiniz.
www.technobuffalo.com

media-cache-ec0.pinimg.com

Analog'da da üstteki mesajda verdiğim modeldeki rakamları okuyamıyorum diyorsanız şöyle şeyler var
s-media-cache-ak0.pinimg.com

s-media-cache-ak0.pinimg.com

Retro derseniz
s-media-cache-ak0.pinimg.com

Bilemedim :p

Caydıramadıysam gidin alın zaten :D

ben de askerlik oncesi fw-91w aliyordum sonradan Casio W-96H modelini aldim, asker sonrasi da gayet kullanilabilir bir saat.

hizlial-hepsiburada v.s. biraz daha yogun kullanimli yerler daha sorunsuz gozumde.

evet rıhtımdan kalkar. rıhtım otobüslerinin 2 peronu var. e5ten gidenler minibüs durakları tarafından, minibüs yolu otobüsleri de tiyatro tarafından kalkar. yani 19m tiyatronun oradaki perondan kalkıyor.

belediye durağı da belediyenin karşısındaki durak aynen.

çok teşekkür ettim :)

erasmus ile gittiğin üniversite kabul ettikten sonra kendi üniversitene durumu anlatan dilekçe vermen yeterli olur diye düşünüyorum.


komple kalan üniversite hayatını erasmusdaki üniversitede bitirme şansın da var, yani yurtdışı üniversiteden mezun olmuş gibi oluyorsun, bu opsiyonu da unutmayın.

açıkçası asıl sorunuzun cevabını bilmiyorum ancak benim de söyleyeceklerim var!

okulunuzun sitesinde tübingen üniversitesiyle bölümünüzün anlaşmasının kontenjanı yazıyordur. oradan bir kontenjana bakın.
okulunuzda erasmus seçim sistemi nasıl bilmiyorum ancak bizimkinde sınav sonuçları, herkesin tercih ettiği okul falan açıkça sitede yazıyor. sizin de öyleyse açın bakın gerçekten bölümünüzden tübingene gitmek isteyen öğrenci var mı diye.

erasmus anlaşmaları bölümler arası yapılıyor sonuçta. öyle direkt kontenjan doldu demeleri ımh bilemiyorum. benim bölümümde erasmusa giden çok olmadığı için bana ütopik geliyor.

erasmus yapan yakınlarımın yaşadıklarına şahit olduğum kadarıyla ve kendi deneyimlediklerime göre erasmus ofislerindekiler pek şey olmuyor yaani. o yüzden siz ısrar edip yaptırın istediklerinizi. tübingen oluru var diyorsa sizin okulunuza ne oluyor da olmaz diyorlar yaaani. sizin okulunuzu ilgilendiren kısım hibe ve siz hibesiz gitmeyi kabul ediyorsunuz zaten.

“tübingen üniversitesi ile yapılmış anlaşmanın bahar dönemi kontenjanının dolduğu ve anlaşmayı yenilemek için çok geç olduğu, dolayısıyla uzatma işlemi yapamayacağım” söylendi.

ah şu erasmus ofisi çalışanları. bu işler üstüne düşersen halledilir. erasmus ofisinde en yetkili kim varsa şahsi mail hesabından durumunu izah et. Olmadı bir arkadaşın ofise gidip yüz yüze senin adına konuşsun. Hala "yok ya olmaz falan.." derlerse de pes etme..
çünkü tübingenin istediği sadece senin bir dönem için daha erasmus öğrencisi olabileceğini gösteren bir belge. Erasmus ofisinin yapması gereken tek şey bunu belirtir bir yazı yazmak o kadar. Onlar olayı yanlış anlamışlar muhtemelen. Çünkü karşılıklı protokol imzalama olayı süreci olan bir durum. Ondan geç kalındı diye cevap vermiş olabilirler. dediğim gibi pes etme.

çok teşekkürler cevaplarınız için.

@okuyamıyom ben ya: dediğinizi daha önce kontrol ettim, güya bizim üniversite de açıkça yayınlıyor her şeyi ama hiçbir bilgi birbirini tutmuyor. tübingen'in kontenjanı fakültemin web sitesinde 10 görünürken, koordinatörüm bana 2 olduğunu söyledi. 2014-2015 giden öğrencilerin listesinde de ben ve bir doktora öğrencisi görünüyoruz yalnızca, bahar döneminde kimse gitmiyor gibi görünüyor yani. kendiniz gidip uğraşsanız bile halletmek hayli zaman alıyorken buralardan daha da zor ama üzerine düşeceğim, değer çünkü.

@emcekare olmadi einstein olsun bari: tıpkı söylediğiniz gibi yazılacak altı üstü kısacık bir dilekçe. bana tübingen üniversitesi de kontenjan yoksa istisna dilekçesi gerekir demese zaten benim üniversitenin söylediğine güvenmezdim. burası yine de öyle değil ama böyle bir oluru var diyor, bizimkilerin dünyadan haberi yok.

neyse, anlaşılan uğraştırmadan istediğimi yapmayacaklar. teşekkürler tekrar :)

yazmak istedginiz mailin turkcesini yazsaniz biz de cevirsek, direk maili bizim yazmamizi istiyorsunuz....

ben ilgilenen olursa maili ona yollarım diye düşünmüştüm ama haklısınız. yazayım.

Blabla üniversitesi hukuk fakültesi 3. sınıf öğrencisiyim.
2014 2015 Bahar döneminde erasmus kapsamında okulunuza geleceğim.
Erasmus başvuru sürecinin nasıl işlediği hakkında bilgi verebilir misiniz?
Seçeceğim dersleri belirmemem için ders listesi yollayabilir misiniz?

Mailde öğrenmek istediklerim bunlar, evet.

Sehr geehrte Damen und Herren,

Ich studiere Rechtswissenschaften an der Blabla Universität in Sehir adi. Ich werde im Rahmen des Erasmus-Programms im Sommersemester 2015 Ihre Universität besuchen. Gerne würde ich Informationen über das Anmeldeverfahren für Erasmus-Studenten erhalten. Des weiteren möchte ich gerne um eine Liste mit den aktuellen Vorlesungen bitten, die ich besuchen darf.

Vielen Dank im Voraus für Ihre Hilfe.

Freundliche Grüße
Adin soyadin

on gün kadar önce. arkadaşın ofisinde. onun arkadaşıymış.

bugün, 8 saat kadar önce, tanya, damir ve oanh ile tanıştım. gagranın taa öbür ucunda. tanya bohemin teki, oğlu damir eğlenceli velet, oanh ise şapşikti.

Tanıştırılmak sayılıyor mu ? 2 hafta önce cumartesi arkadaşımın lise döneminden bir arkadaşıyla tanıştım, o akşam hep birlikte vakit geçirdik. Kendisini yine aynı arkadaşımın yanına gelirse görürüm o kadar. Başka yerde karşılaşmam, iletişim de kurmam. Tanıştık ve bitti saygısızca. (Özür diliyorum)

Yok illa siz kendiniz tanışacaksınız derseniz de geçtiğimiz haftaiçi okulun fotokopicisinde bölümümden olan ama daha önce hiç görmediğim insanlarla ders muhabbeti yaptım az biraz sonra isimlerini öğrendim ve ayrıldım yanlarından. Onlarla da fotokopiciden fotokopiciye konuşurum herhalde.

Geçen hafta alttan aldığım bir derste bir kaç kişi beni diğer derslerde gormediklerini,kaçıncı sınıf olduğumu sordular, o şekilde tanıştık. Bölümde az insan olduğu için yabancı biri hemen fark ediliyor, o yüzden sordular herhalde.

Want2die +1 aynı şekilde. Biriyle tuttum ben muhabbet şeyettim kendileri hiç konuşmuyo. Ben de yeni başladığımda böyle miydim diye düşünmeden edemiyorum hehe

bugün sürüsüyle insanla tanıştım lakin hiç biri kalıcı değil. tanışmak-tanış çok da büyütülecek üstünde durulacak bir durum değil.

Geçen pazartesi günü. İlk defa "oha hayatımın aşkıyla tanıştım." Diye düşündüm ama meğer o öyle düşünmüyomuş. İkinci buluşmada anladık.

Dün akşam bi partide fransız bi çocukla tanıştım. Benim kötü ingilizcem ve onun kötü aksanı yüzünden sadece tanıştık.

Sadece Türkiye'de 700 kişilik, dünyada 92 bin kişilik şirket olduğu için sürekli yeni kişilerle tanışıyorum.

bir ay önce ev arkadaşım bir kızla çıkageldi. onunla tokalaştım, memnun olduk falan karşılıklı. daha sonra lavabonun yerini sordu. tek muhabbetimiz bu sahfajs. bu tanışmadan sayılıyorsa, o kız.

yok devamlı görüştüğüm, hayatıma giren, iyi kötü bir ilişki kurduğum birini sorarsan 4 ay kadar önce falan şimdiki ev arkadaşlarımla tanışmıştım. arada belki tek tük olmuştur tanıştığım, çünkü ben bile 4 ayda tek bir kişiyle tanışacak kadar asosyal değilim ama aklıma gelmiyor valla.

4 ya da 5 yıl önce sanırım

İngilizce at? Erasmus koordinatörleri her şekilde ingilizceye hakimdirler.

@dampire Okulun dili almanca olduğu için bizim okulun koordinatörü özellikle almanca yaz dedi.

yazdığın kitapların don kişot ve ölümcül tür hariç neredeyse tamamı varoluşsal sıkıntılar, buhranlar üzerine kurulu. o yüzden bence senin için 'ölümcül tür'

Yabanci, dava, bulanti ruh halinize iyi gelmeyecektir.

ya bence biraz gerilim biraz.polisiye biraz heyecan lazim

harlan coben in myron bolitar serisini bi oku
ama yarin.icin bu secenekler bence sana yarin icin olmaz

Don kisot. Yapi kredi yayinlarinin cevirisiyse. Icindeki hikayeler surukluyor antik olsa da eglenceli. Aradigin kitap don kisot bunlarin icinden.